1940’ların başındaki Meksika’nın canlı ve karmaşık ortamında geçen bu film, New Orleans’tan bir uyuşturucu baskınından kaçan genç bir kadın olan Lee’nin öyküsünü anlatıyor. Tehlikeli geçmişini geride bırakmak amacıyla Mexico City’ye kaçan Lee, burada gece hayatı, sigara dumanları ve caz melodileriyle dolu sokaklarda kimliğini gizlemeye çalışmaktadır. Hayatta kalabilmek için yaptığı küçük dolandırıcılıklar onu şehrin karanlık yeraltı dünyasına sürükler.
Bu yabancı ve büyüleyici şehirde, Lee, Amerikan Donanması’ndan ayrılmış ve uyuşturucu bataklığına batmış genç bir adam olan Allerton'la tanışır. Başlangıçta bir tesadüf gibi görünen bu karşılaşma, zamanla derin bir ilişkiye dönüşür. Allerton’un kırılganlığı ve kaybolmuşluğu, Lee’nin içsel boşluğu ile ilginç bir uyum oluşturur. Ancak bu tutkulu ve çalkantılı bağ, geçmişin kalıntılarından ve bağımlılıkların yıkıcı etkilerinden kaçan iki insanın birlikte kalmasını zorlaştıracaktır.
Film, hem bir kaçış hikayesi hem de bağımlılıklar, kimlik arayışı ve yıkıcı tutkular üzerine duygusal bir karakter draması sunuyor. Mexico City’nin savaş öncesi melankolik atmosferini ve büyüleyici karmaşasını arka plana alarak, iki kayıp ruhun birbirlerine hem bir sığınak hem de bir tehdit bulduğu etkileyici bir anlatım sergiliyor.